25 Mart 2019 Pazartesi

Şehirlerin Anası , Ticaret ve Savaşlardaki İnsan sayısı

İddia:  Dan  Gibson, islam tarihinde   kumaş(iplik) ve deri ticaretiyle uğraşan bir Mekke'den bahsedildiğini  halbuki o dönemin en kârlı ticari ürünlerinin bunlar olmadığını  "şehirlerin anası" diye tabir edilen bir yerin ,   hem gelişmiş hem kalabalık hemde başka ürünler satan bir yer olması gerektiğini söylüyor. Mekke'nin Savaşlarda çıkarabildiği  insan sayısına da dikkat çekiyor.


Cevap :

Mekkeli müşriklerin, Uhud ve Hendek savaşlarında Arabistan'ın diğer putperest  kabilelerinden yardım aldığını islam tarihi yazıyor ancak Bedir savaşı ani olaylar üzerine gelişmiş olup  Mekkeli müşrikler, diğer kabilelerden yardım almadan, ellerindeki  savaşabilecek insan potansiyeli ile meydana yürümüştür.



Bedir savaşı için müşriklerin Mekke'den hareket eden kuvvetinin   950 kişi  olduğu rivayet ediliyor. Bu müşrik ordusu, daha önce yola çıkmış olan ve başında Ebu Süfyan'ın bulunduğu bir kervanı Müslümanların saldırısından korumak için  harekete geçmiştir.  Müşrikler, Medine'ye hicret etmiş Müslümanların geride kalan mal varlıklarını Şam tarafında satmayı planlamışlardı. Bunun için oluşturulan kervanı korumak üzere  30-40 muhafız ayarlandığı yazmaktadır. Ben bu kervanda  kabaca 50 kişi bulunduğunu varsayıyorum çünkü Kervan lideri ve muhafızların dışında bir kaçta tacirin  bulunabileceğini düşünüyorum.  Bunun haberi Medine'ye ulaşınca Hz. Peygamber yaklaşık 300 kişilik bir ordu hazırladı ve bununla kervanı karşılayabileceklerini umdukları  Bedir kuyularına doğru yola çıktılar.  (Kaynak: Salih Suruç, Kâinatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı, sayfa 374 ve 376)
 Kabaca bir hesapla Müslümanların   yarısının  Medineli olduğunu  varsayarak 150 kadar Müslüman Mekkeli olduğunu düşünebiliriz. Şu halde Mekke'nin  aniden çıkarabileceği savaşçı insan sayısı yaklaşık 1150 kadardır. Mekke'de kaç kadın, kaç çocuk ve kaç savaşmayacak derecede ihtiyar kişi olduğunu bilmiyorum.  Şu durumda şehrin refah durumuna göre ev başına düşen ortalama  çocuk sayısı değişeceği için şehrin nüfusu hakkında  tahmini bir sayı vermek istemiyorum ama acil bir durumda eli kılıç tutan yaklaşık 1150 kişi çıkarabilen bir şehir, Gibson'ın abarttığı kadar büyük olmasa gerektir. Yinede o zamanın Mekke'sinin  binlerce kişinin yaşadığı bir şehir olduğu anlaşılıyor.

Binlerce  insan ekin bitmeyen bir alanda nasıl yaşayabilir?

Gerek Zemzem gerekse diğer su kaynaklarından dolayı su sıkıntıları olmadığını biliyoruz.   Eğer Mekke'nin topraklarında  develerin beslendiği çöl bitkileri yeteri kadar yetişiyorsa veya Mekke yakınlarında bu çöl bitkilerinden  yeterince varsa hayvancılıkla uğraşıp develerin etinden ve sütünden yararlanabilirler. (Aşağıda bu metnin altında, Mekke ve çevresinin deve yetiştiriciliğine  uygun olacağını  açıklamaya çalıştım)
 Ayrıca ağaçların az olduğu bir coğrafyada develerin uzun kemiklerinin de bir çok şey için  kullanılmış olduğunu tahmin ediyorum. Nitekim ayetlerin kemik ve deri parçalarına yazılmış olduğunun söylenmesi de  bunu destekler. Diğer ihtiyaçlarını gidermek için ise  develerin derilerini ve kıllarından elde ettikleri kumaşı satmaları akla yatkındır. (ki İslamî hikayelerde kızıl tüylü develere büyük önem atfedilmesi  bundan olsa gerektir.)  Mekke yakınlarında bir bölümü yeşillik olan, tarıma elverişli Taif bulunmaktadır.  Medine'de çok uzak olmayıp bir çok ihtiyaç için bu iki merkezle alışverişte bulunmaları akla yatkındır. Ancak zaman içerisinde Mekke'de Nüfusun artmasıyla birlikte ihtiyacı karşılamak için giderek daha uzak yerler ile ticaret yapılması makuldür.   Kuzeyde Şam'a ve güneyde Yemen'e giderek derilerini ve kumaşlarını/ipliklerini  satıp ihtiyaçlarını temin edebilirler.   İslam tarihinin bize söylediği 2 şey var ki bu tabloyu gerçekten anlaşılır kılıyor:

Birincisi yılın belli bir bölümünde Kabe'ye Arapların akın etmesinden ötürü, yılın belli bir bölümünde Mekke şehrinin  kalabalık bir pazar haline gelmesidir. Bu,  niçin ekin bitmeyen bir alanın külfetinin çekileceğini anlaşılır kılar.

İkinci husus Ka'be'nin hizmetkarlarına diğer kabilelerin saygı gösterdiği ve eşkiyaların ilişmediği, böylece kervanlarını emniyet içinde yürüttükleri anlatılmaktadır. Hatta bu duruma Kur'an'da da dikkat çekilmektedir.  Gelin Kureyş Suresi'nin mealine bir bakalım:




Gördüğünüz gibi Surenin meali yukarıdaki açıklamalarımızı doğruluyor. Kureyş kabilesi  (Hz. Peygamberin kabilesi) hem  yaz hem de  kış mevsiminde  seyahat halindeymiş  ve "Ka'be'nin hizmetkarı olan kabile" olarak bilinmeleri, onların   korkulardan emin kılınmalarına vesile olmuş. Ayrıca burada yaz ve kış  seyahatleri denmesi akla şu yorumuda getirir: 
    Mekke Arabistan'ın ortalarında bir yer olduğu için kışları güneydeki Yemen'e ticarete giderken yazlarıda kuzey'e (Şam tarafına) gitmeleri bana makul geliyor.   Mekke şehri Arabistan'ın ortalarında bir yerde  olmasından ötürü bu gayet normal. Peki,   Petra'nın konumuna bakılırsa aynı şeyleri söyleyebilir miyiz?



Yukarıda anlatılan  şartlar altında elbette Mekke'de yaşanır ve binlerce kişiden  oluşan  bir insan kitlesi orayı yurt edinebilir. Ancak açıktır ki hac dönemi dışında, yılın büyük bir kısmında, Mekkeliler kervanlar yürütüp aktif olmak zorundadır.

Dan Gibson'ın itirazı  Mekke'nin ana ticaret yollarını gösteren haritalarda olmayışına yöneliktir

Yukarıda anlatılanları yeniden gözden geçirirseniz, şu soruya makul bir cevap verebilirsiniz: "Şam'ın Mekke'ye olan ihtiyacımı fazladır  yoksa Mekke'nin ticari ve ekonomik anlamda Şam'a olan ihtiyacımı daha fazladır?"  Ticarete mecbur olanlar Mekkeliler idi ve dahası mallarını getirip Şam ve Yemen'in San'a şehri  gibi belli başlı şehirlerde satıyorlardı.  Yani ticari haritalarda bulunması gereken şehir bu durumda Şam olacaktır. Zaten Mekke'nin malları da orada pazarlanmaktadır.  Mekke'nin ciddi bir pazar olduğu dönem yılın sadece kısa bir dönemi olsa gerektir ve o sırada Mekke'ye akın edenlerde yine Bizans vatandaşları ya da Pers vatandaşlarından ziyade herhalde Arabistan yerlileri olsa gerektir.  Bahsedilen haritalar Bizans yada Pers imaparatorluğundan gelen haritalar ise ve o dönem Araplarının bırakın haritacılığı, yaygın bir okuma ve yazmadan bile mahrum olduğu düşünülürse "Niçin ticari haritalarda önemli bir ticaret merkezi olarak Mekke yok ?" sorusu cevabını bulmuş olacaktır.  Ayrıca niçin  deri ve kumaş sattıkları da anlaşılmıştır sanıyorum.

Peki niçin Kur'an'da  "Şehirlerin Anası" deniyor?

Şehirlerin anası denmiş  olması, Mekke'nin   Roma'nın da anası olmasını mı gerektirir? Yoksa yakınındaki Medine ve Taif gibi şehirlerden daha eski olup onların oluşumuna katkı sağlaması şeklinde mi anlaşılmalıdır? Gibson'ın yorumu dışında başka  hiçbir yorum getirmek mümkün değil midir? Elbette mümkündür ve ben birkaç yorum daha yapacağım.

İslamî  kaynaklara göre Mekke'nin toprakları Hz. Adem ile Hz. Havva'nın buluştuğu topraklardır ki belkide binlerce, onbinlerce hatta yüzbinlerce yıl önce Arabistan ve Mekke yeşillik bir yerde olabilir. yani ilk insan toplumunun şekillendiği yer İslamî anlatıma göre pek hala Mekke olabilir.  o halde tüm şehirlerin anası olmuş olmaz mı?

Başka bir yorumda şöyle olacak: Fatiha için "Ümmül Kitab" nitelemesi yapılmıştır. Yani "Kitabın Anası"  Halbuki Fatiha ne ilk inen ayettir nede ilk inen suredir? Kitabın en uzun suresi de değildir.  O halde niçin bu nitelendirme yapılmıştır? Eğer anlamına bakarsanız, Fatiha'nın anlamının tüm Kur'an genelinde ortaya konan Tevhid inancını yansıttığını yani kitabın mesajının özeti gibi olduğunu görürsünüz. Muhtemelen Ümmül Kitab tabirinin bir hikmeti budur.  Benzer bir mantıkla Mekke tüm İslam şehirlerinin kendisine yöneldiği şehir olup aynı zamanda Tevhid medeniyetinin doğduğu yer olması,  hükümlerin indiği, beşeri hayatın şekillendirildiği bir yer olması itibariyle (ki sadece Kur'an'ı düşünmeyin hz. İbrahimden itibaren düşünülürse) bu hitabı yani şehirlerin anası ünvanını hak etmiyor mu? Yani bakın kalabalık bir yer olması gerekmeden manevi büyüklük ve rolüne hitaben de bir açıklama pek hala yapılabilir.  Tekrar hatırlatayım Fatiha en eski ayet veya sure olmamasına rağmen yada en uzun sure olmamasına rağmen yine de "Ümmül Kitab" olarak nitelenmiştir. Dönem Arapçası ve edebiyatını incelemeden bu günkü insanların mantığıyla bakan  Gibson, önce bir ayete  yorum getiriyor ve sonra o yorumu fazlaca önemseyip  İslam tarihinin çok önemli  bölümünü yalanlamaya kalkıyor. Halbuki birden fazla yoruma açık bir ifade var karşımızda. Bir yorumum daha olacak

O dönemin Araplarının yerleşim yerleri Arabistan geneline yayılmış gibi düşünelim.(ki Ptolemy'nin haritasıda öyle gösteriyor.)   Hac mevsiminde hepsininde buraya gelmesi (Mekke'ye) ve ortak davranışlar, ibadetler, ritüeller sergilemeleri ve böylece Mekke'nin, dönem Arabistanında, bir baba gibi hükmü geçen değil ama kardeşleri bir araya toplayan bir ana gibi olduğunu düşünmemize yol açamaz mı? Sonuç olarak Gibson'ın yorumuna alternatif ve daha mantıklı birden fazla yorum mümkündür.


Mekke ve Yakınlarındaki  Bitki Örtüsünün   Deve Beslemeye Elverişli Oluşu

Bakınız aşağıda Mekke yakınlarındaki bitki örtüsü gösterilmeye çalışılmıştır.  (lütfen tam ekran yaparak izleyiniz. ilk tıklamadan sonra tam ekran yapabilirsiniz ardından  videonun ortasına ikinci kez tıklayarak videoyu başlatabilirsiniz.)

Denizin öbür tarafındaki Mısır çölleriyle mukayese yapalım.

Mekke'de ki yağış düzeni hakkında aşağıdaki tabloyu kontrol edebilirsiniz. (kaynak: https://www.climatestotravel.com/climate/saudi-arabia)


Mekke'nin etrafında çok sayıda vadi mevcuttur. Vadiler iki yükselti (mesela 2 dağ) arasındaki alçak kesimlerdir. Yağmur suları buralara birikir ve bir kanal gibi buralardan akar. Çöl ikliminde yağmur sonrası için vadi içlerinde ki ve vadi sularının boşaldığı kısımlardaki çöl bitkilerinin daha çok olması umulabilir. Mekke'nin etrafında çok sayıda vadi olması bir ölçüde fayda sağlıyacaktır sanıyorum.

Fil vakasının anlatıldığı hikayede Yemen'den gelen Ebrehe'nin ordusu, Mekke'nin  büyüğü konumundaki Abdulmuttalib'in deve sürüsüyle karşılaşır ve Ebrehe  onlara el koyar. Muhtemelen bu hikayeye bakarak Mekke'lilerin develerini uzaklarda ve özellikle daha verimli olan güney taraflarında otlattıkları sonucunu çıkarabiliriz.   Mekke'nin kendisi yaklaşık 21 derece enlemindedir. yaklaşık olarak 10 ila 20 derece enlemleri arası normalde bol yağış gözlemlenen  savan iklimidir ama burada savan iklimi değil bir parça  yumuşatılmış bir  çöl iklimi hüküm sürmektedir. Aşağıda  Mekke'den biraz uzakta, güneyde ki bazı yerlerin bitki örtüsü hakkında fikir verilmeye çalışılmıştır.


Ayrıca şu bilgiyi de ekleme ihtiyacı hissediyorum. Deve, yaratılışı itibariyle kuru otları bile yiyerek ihtiyacını giderebilecek bir donanıma sahiptir fakat tahıl  gibi besleyici içeriği zengin gıdalar sunarsanız deve, normalde yediğinden çok daha azıyla doyabilmektedir.   Benim baktığım kaynakta şöyle deniyordu: "Şayet tahıl ile besleniyorsa günde 2 defa 400 gr mı geçirmemek gerekir." (kaynak:https://www.deve.gen.tr/develer-ne-yer.htm) Şu halde Mekke'nin etrafındaki bitki örtüsünden elbette  yararlanılacak olasa da Mekke'liler çok sayıda hayvan beslemeye kalktığında, eğer civardaki  bitki örtüsü  yetersiz gelecek olursa bu durumda Mekkelilerin yapacağı şey dışardan bir miktar yem satın almaktır. Az miktarda tahıl ithal ederek ihtiyacı gidermeleri mümkündür. Senenin belli bir bölümü hac sebebiyle  dışarıdan çok sayıda insan Mekke'ye geliyor olduğu için o sırada Mekke, kısa süreliğine de olsa ciddi bir pazar konumundadır ve yılın geri kalan kısmında  Mekkeliler kervanlar yürütüp başka şehirleri dolaştıkları için eğer ihtiyaç duyuyorlarsa yeterince  besin takviyesini dışardan rahatça temin edebilirler. (Belki de buna hiç ihtiyaç kalmadan çevrenin bitki örtüsüyle ihtiyacı gideriyorlardı.)

Diğer bir durum develerin özellikleriyle ilgili. Bir deve uzun süre bir şey yemeden durabiliyor.  Yani bir yerlerde yiyeceği kendisine bolca sunmuşsanız uzun süre azar azar yiyerek  dayanabilir.  hiç yemeden ise 50 °C sıcaklıkta ortalama 9 gün aç-susuz kalabilir.   (kaynak: https://ipfs.io/ipfs/QmR1gzPYUwxEUWHbeRggZzfYy5Fxsd8Qc7hXUUnJQwxrZq/wiki/Deve.html )

Daha fazla bilgi için aşağıdaki kısa video kesitini izlemenizi öneririm.



Sonuç olarak benim kanaatim  bundan 1400 yıl önce Mekke'de yaşayanların develer sayesinde hayvancılık yapıp rahatça geçimlerini temin edebilecekleri ve dahası  zaman içerisinde anlatılan koşullarda zengin ve güçlü hale gelecekleri yönündedir.





7 yorum:

  1. teşekkürler, alıntıladım.
    islamicevaplar.com

    YanıtlaSil
  2. Allah razı olsun wikipedia da dan gibsonun yalanlarını bile bile siteye koymuş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amin teşekkür ederim. Henüz bakmadım ama Wikipedia'ya petra savunucuları iddialarını makale formatında girmiştir diye tahmin ediyorum. Sonuçta wikipedia kılıfına oturutp çoğu yalan iddiayı yayınlayabileceğiniz bir mecra. Anlaşılan birilerinin de özellikle wikipedia'yı düzeltmek için de efor sarfetmesi gerekiyor.

      Sil
    2. bedir savaşının vikipedi sayfasını açınca direk kıble aslında petra vesaire vesaire yazıyor...daha sayfanın en başında alakasız bir yerde hem de.

      Sil
  3. Bilgilendirdiginiz için Allah cc razı olsun. Allah zalim ve İslam düşmanlarına fırsat vermesin

    YanıtlaSil